GÜNDEM ANALİZ
TİMUR ER
 

GELİŞMEYE DİRENEN SOL

 
 
Siyaset, özellikle
sol siyaset kendi enstrümanları ve kavramları ile yapılmadığında,
aynı sağ partilerde olduğu gibi ilkel ve vahşi bir biçimde, alt kültürel kimlikler
kullanılarak çıkar birliği temelinde yapılır.

Sosyal demokrasi, demokratik sol, demokratik sosyalizm ve sosyalizm gibi kavramların Türkiye’nin siyasal hayatına girmesi 1960 Anayasası’nın yarattığı özgürlük ortamında mümkün olabilmiştir. Siyasetin, ekonominin ve toplumun çok hızlı bir şekilde değiştiği ve dönüştüğü bu dönemi Türkiye’nin l980 darbesine kadar ayrı bir sosyal dalga boyutunda düşünmek gerekir.

Çok partili dönemle birlikte oturan CHP-DP eksenli siyasal sistemimiz,1960’tan hemen sonra içeriğini değiştirmeden CHP-AP eksenine dönerken 1961 yılında kurulan TİP bu hızlı değişim ve dönüşümün en önemli kilometre taşıdır.Yine aynı dönemde örgütlenmeye başlayan radikal gençlik örgütlenmeleri ve gelişmiş batı ülkelerini bile kıskandıracak düzeyde basılan ve okunan sol kültürel yayınlar ve gelişen seçmen karşısında İsmet İnönü’nün Atatürkçü-Muhafazakar CHP’sini de kaçınılmaz olarak etkileyecektir. Özellikle TİP’in 1965 Seçimlerinde parlamentoya gurup kuracak 15 milletvekili ile girişi sadece sağ partileri değil  aynı taban üzerinde siyaset yapan CHP’yi de ciddi bir şekilde etkileyecektir. Bir sol jargon artık CHP için de kaçınılmazdır.

İsmet İnönü’nün “ortanın solu” şiarı ile başlayan CHP’de ki sol çizgi yaklaşık aynı zaafları taşıyarak günümüze kadar sürmüş, üstelik sadece CHP’yi değil, bu siyasi çizgide kurulmuş ve de kurulacak  diğer partileri de kapsamıştır.

Ortanın solu, zaman içinde Bülent Ecevit’in romantik ve her zaman olduğu gibi pragmatik  yapısı ile  “sosyal demokrasi “ve demokratik sol “söyleme sözde dönüşse de örgütlenme, kadro ve siyaset yapma biçimi ile hiçbir zaman modern sosyal demokrasi olamamıştır. Çünkü Türkiye gerçeği üzerinde sosyal demokrasinin, demokratik solun veya demokratik sosyalizmin ideolojik tanımı yapılamamış, dolayısı da bu ideolojik şemsiye altında Türkiye’li politikalar oluşturulamamıştır.

SOL VE İDEOLOJİ

19. Yüzyıl da  Avrupa’yı ve Rusya’yı derinden etkileyen Marksizm, ilk meyvesini SSCB ile kısa bir sürede verirken, Avrupa’lı Marksist partiler ise başka bir ideolojik dönüşüm yaşadılar. Sovyet devrimini gören Avrupa’nın gelişmiş burjuvazisinin işçi sınıfına ve sosyalizmden yana olan diğer katmanlarına olan tavrını değiştirmesi ile başlayan bu süreç, Marksist kökenli bu partileri bugünkü modern sosyal demokrasiye taşımıştır. Sosyal demokrasi kendi karakteri olan sosyal uzlaşmacılığı bu dönemde kazanmıştır.

Türkiye, böyle bir tarihsel süreç yaşamadığı gibi, kendi demokratikleşme devrimini gerçek anlamı ile tamamlamamış, halen sanayi toplumuna geçememiş olmasının ezici sorunlarını yaşarken, ”az gelişmiş” veya “gelişmekte olan bir toplum” olarak kendi sol ideolojisini, solun evrensel değerleri çerçevesinde oluşturamamıştır. Emek-özgürlük-barış gibi evrensel değerler topluma sunulurken Türkiye’nin ulusal, kültürel ve tarihi altyapısı gözden kaçırılmıştır. Ulusal ve tarihi değerler sağa terk edilerek, sağ siyasetçilerin bu değerleri sömürmesine seyirci kalınmış ve Anadolu insanından kopulmuştur.

12 EYLÜL VE BİZİM SOL

Sosyal demokrasi böyle bir şansı 12 Eylül’den sonra kurulan SODEP ile ciddi bir şekilde yakalamıştır. CHP’nin diri kadroları ve sosyalist solun o yıllarda genç olan ve kendileri ile bir ideolojik hesaplaşma içinde bulunan gençliğinin çoğunluğunu oluşturduğu SODEP, parti üst yönetiminin statükocu ve muhafazakar yapısı nedeni ile ideolojik ve siyasal olarak modern sosyal demokrasiye evrimleşemediği gibi, heyecanlı ve diri kadrolar  siyasette ve özellikle sol siyasette bulunmaması gereken hastalıklara yakalanmıştır.

 İkinci bir şans SODEP-HP birleşmesi ile ortaya çıkmıştır. Toplumda büyük bir kabul gören bu birleşmenin sonucunda ortaya çıkan SHP bu toplumda yaşayan her kesimin kendini bir ölçüde yakın hissettiği bir parti haline dönüşmüştür. Türkiye mozaiğinin her biri parti içinde kendine yer bulabilir hale gelmiştir. Bunun sonucunda ise Aydın Güven Gürkan’ın Genel Başkanlık yaptığı ilk dönemde kamu oyu yoklamalarında inanılmaz yükseliş yaşamıştır. Birleşme protokolü nedeni ile Genel Başkanlık koltuğu, tekrar muhafazakar-statükocu ekibe geçince bu miras, yine aynı hovardalıkla harcanmıştır. SHP çok kısa bir zaman içinde sol kimliğinden ve de en önemlisi Türkiye’li kimliğinden uzaklaşmıştır.

Bundan sonra yaşananları ise anlatmak ve de kavramak sol siyaset ayraçları ile pek mümkün görülmemektedir. Gerekçesi izah edilemeyen bölünmeler, sonra tekrar birleşmeler, büyük seçim yenilgileri, sağ partilerde bile görülmeyen hukuksuz tasfiyeler, çok kısa sürelerle değişen stratejiler, birbiri ile çelişen gündelik siyasi demeçler sosyal demokrat siyasi harekete çıkmaz bir yola sokmuştur. Hâlâ bu yoldan çıkılabilmiş değildir.

12 Eylül sürecinin topluma ve de sola bulaştırdığı ahlâki ve sosyal çürümeyi de yine ideolojisizlik, siyasetsizlik ekseninde görmek gerekir. Özal’la kurumsallaşan sosyal yozlaşma, özellikle yerel yönetim seçimlerinde büyük bir başarı kazanıldığı 1989’da, siyasetsizlik ve buna dayalı olarak kadrosuzluk nedeni ile parti örgütlerine, sürekli kendini yenileyen ve büyüyen bir virüs şeklinde yerleşmiştir. Siyaset özellikle sol siyaset kendi enstrümanları ve kavramları ile yapılmadığında, aynı sağ partilerde olduğu gibi ilkel ve vahşi bir biçimde, alt kültürel kimlikler kullanılarak çıkar birliği temelinde yapılır. Solu bu ahlaksız gelişmeden çekmenin tek yolu, toplumsal gelişmenin sağlanması yönünde ideoloji ve siyaset üretir bir hale getirmektir.

Türkiye 11 Eylül ile birlikte yeni bir siyasal süreci yaşamaktadır. Yeni bir dünya düzeninin kurulduğu bu süreci Sol iyi yakalamalı ve Türkiye’nin geleceğini öncelikle Türkiye ekseninde ve kendi evrensel ilkeleri çevresinde bir siyasal çizgiye gelmelidir. Bunun da tek yolu kendini yeniden tanımlaması ve zaaflarının üzerine gitmesidir. Bu ülkenin insanına kendisinin diğerlerinden her yönden farklı olduğunu anlatmalıdır. Tabii bunları yapmak için de kendini ciddi bir şekilde yenilemelidir. 

yazikonusu-GÜNDEM ANALİZ
 
BU YAZIYA GÖRÜŞ BİLDİR


   


Yarın imzalı yazılar dergiyi diğer yazılar yazarlarını bağlar.
Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Dergimiz basın ahlak ilkelerine uymayı taahüt eder. Yarın 2002 ©