ANALİZ
Timur Er
 

OLUŞA(MAYA)N SOL

 
Türkiyeli bir sol yaratmak yerine sosyalist sol, Avrupa ekonomi-politiğinin çelişkilerinden doğan sol teoriyi tekrar etme kolaylığını hiç terk etmemiştir.

27Mayıs’ta yeniden şekillenen çok partili siyasal sistemimiz, 12 Mart ta kısa süreli bir arıza gösterse de, kendi içindeki siyasal unsurları gelişme yönünde etkileyerek 12 Eylül’e kadar varlığını sürdürdü.

Merkezde oluşan kitlesel bir merkez sağ ve bir merkez sol parti ve de bu merkezin sağında ve solunda oluşan daha radikal partilerden oluşan bu sistem, şeklen Avrupa demokrasilerine benzese de özü itibarı ile Türkiye’nin yapısal özelliklerini yansıtıyordu. Merkezin sağında ve solunda oluşan ve merkez partilerden daha radikal olan diğer sağ ve sol yapılanmalar merkezdeki partileri ideolojik ve siyasi olarak etkilemekle hatta beslemekle kalmayıp onlara siyasi ve bürokrat kadrolar yetiştirmekte idiler.

Bu yıllarda solu CHP ve CHP’nin dışında kalan ama sürekli etkileşim içinde olan sosyalist sol olarak görmek gerekir. M.Kemal ve kadroları ile oluşan CHP’de 1960’lı yıllarda önce ortanın solu daha sonra  da sosyal demokrasi şiarı ortaya atıldı. Aynı dönemde süratle yükselen sosyalist soldan etkilenen ve de Kemalist yapısını muhafaza eden CHP bir taraftan da Avrupalı sosyal demokrat partiler ile yakın ilişkiler içinde idi. O zamanlarda da, aynı şimdi olduğu gibi, CHP’nin batının Marksizmden esinlenen sosyalist partilerinin tarihi süreç içinde sosyolojik ve ekonomik gelişmelerin sonucunda evrimleşen ve modern sosyal demokrasiye dönüşen bu siyasal sistemine dahil olması  hiç tartışılmamış belki de konuşulmamıştı. Türkiye’de sosyal demokrasinin  ideolojik temelleri tanımlanmamıştı , şimdilerde de ideolojik bir çerçeve belirlemekten kaçınılmaktadır. CHP geçmişte zaman zaman sol radikalizmin perspektiflerini benimserken -toprak işleyenin, su kullananın gibi- zaman zaman da jakoben devletçi tavırları ile ortaya çıkmakta idi. Günümüzde de bir kurultayda Avrupalı sosyal demokrat Tony Blair ‘ e özenti sergilenirken, (artık Türkiye ‘de etkilenecek sosyalist sol bir hareket yoktur) hemen ardından “Anadolu Solu” kavramı ortaya atılmıştır.

Anadolu solu kavramı teorik altyapısı kurulabildiği ve programatik düzeyde ifade edilebildiği takdirde Türkiye soluna yeni pencereler açacak bir yaklaşımdır. Sol, bugün sağın seçmen kitlesi olan Anadolu’nun geniş muhazafakar kitleleri ile arasındaki kültürel yabancılığı da aşabilecektir. Kavramı ortaya atan CHP’de bu yeni kavrama ne teorik içerik kazandırma kaygısı, ne de bu perspektife uygun yeni kadro arayışı göze çarpmaktadır. Anadolu Solu yaklaşımı günlük siyasetin parlak söz etme hastalığına kurban verilecek görünmektedir. CHP, “Anadolu Solu” sözünü söylemiş, ancak sokağa bırakmış bir hava vermektedir.

CHP dışındaki sosyalist solun işi her zaman kolay olmuştur. Türkiyeli bir sol yaratmak yerine sosyalist sol, Avrupa ekonomi-politiğinin çelişkilerinden doğan sol teoriyi tekrar etme kolaylığını hiç terk etmemiştir. Sosyalist sol, hazır reçete ve sol formüllerin peşindedir. Böyle olduğu içinde kitleselleşememe, Türkiye radikal solunun yapısal bir sorunsalıdır.

Bugün de, sürekli bölünüp-çoğalma eğilimleri gösteren solun en önemli sorunu “ideoloji ve siyaset” belirleme ya da belirleyememe olmuştur. Barajı aşamayan bir CHP, kendi içinden ikinci, üçüncü belki de bir dördüncü partiyi doğurmak üzeredir; ama hala Türkiye’nin temel meseleleri ile ilgili görüşlerini siyasal bir program haline getirmemiştir. Bu konu sadece CHP için değil, kurulmaya çalışılan diğer partiler için de geçerlidir. Halen kimse kurulmaya çalışılan yeni partilerin birbirlerinden  hatta CHP den hangi çizgide ayrıştığını bilmemekte, fakat hepsinin arasında açığa çıkmış veya çıkmamış ciddi kişisel kavgaların olduğunu bilmektedir.

En geniş tanımı ile siyasal partiler “belirlenmiş bir siyasi program  ve programa dayalı siyasi amaçlar için örgütlenmiş yapılardır”. Adı siyasi parti olan bir  sol örgütlenmede kalın bir çizgi ile belirlenmiş bir ideoloji-düşünce şemsiyesi altında “siyasetler” oluşmamışsa; sola kadro da, kitle de bulmak zorlaşacaktır. Nitekim de öyle olmaktadır.

Sol siyaset, adı ve partisi ne olursa olsun aşağıda sıralanan temel konulara altı net ve kalın çizilmiş siyasi bir program çerçevesinde  ve de “iman ederek” cevap vermek zorundadır.

1- Parti , ideolojik kimliği, sosyal ve ekonomik konularda programı ve görüşlerinde emekten ve özgürlükten yana olduğunu mutlaka yansıtmalıdır.

2- “İnsanların felsefi ve dini inanç özgürlüğünü” açık bir şekilde savunmalı; inanç sömürüsüne şiddetle karşı çıkmak yanında inançlı insanlara saygıyı esas saymalıdır.

3- Güney Doğu sorununa bir Frenk aydını gözlüğü ile değil, bu ülkeyi yarın yönetmeye talip Türk aydını sorumluluğu ile bakmalıdır.

4- Uluslararası siyasette ulusal ilke olan barış mutlaka savunulurken ulusal onurun korunmasına hassasiyet gösterilmelidir.

5- Türkiye ve dünyada ekonomiler ve kaçınılmaz olarak sosyal hayat yeniden yapılanırken, kaybedilen etik değerlerin kazanılması ile ilgili perspektifler oluşturulmalıdır.

NEDEN SOL?

Yukarıda belirttiğimiz zaafları ve eksikliklerine rağmen, Türkiye’nin çözüm bekleyen çok sayıda yapısal sorunu çözmek için “sol” inisiyatifler geliştirilmelidir. Zaten bozuk olan gelir dağılım dengesi son kriz (buna kriz yerine küçülerek yeniden büyümeye çalışacak olan ekonomi demek daha doğru olur) nedeni ile iyice bozulmuştur. Bu denge sağlıklı kalkınma/sosyal programlarla düzeltilebilir. Sol’a bu çerçevede de ihtiyaç vardır. Solun doğal tabanı olan ama “Solsuz” politikalar nedeni ile sağa terk edilen mağdur Anadolu insanını tekrar kazanacak, ihtiraslı sağ politikacıların sömürü aracı yaptığı türban meselesini çözebilecek, inanma ve düşünme özgürlüğünü sağlayabilecek olan, özgürlük, eşitlik ve adalet diyecek, yeni ve yerli bir Sol’a ihtiyaç artmıştır.

Güneydoğu’ya şoven bakmayacak, bölgede etnik tuzaklar kurmayacak, feodaliteyi kişisel veya siyasal amaçlar için kullanmayacağı gibi, bu gerici yapıyı tasfiye edebilecek ve de uluslararası platformlarda batının haksız saldırı ve tutumları karşısında ezilmeyecek  bir Sol özlenmektedir.

Hızla yeniden yapılanmakta olan “yeni dünya düzeni” içinde Türk ekonomisini ve sosyal düzenini programlayabilecek, yeni kurumlarını oluşturabilecek ve var olanları hızla değişen şartlara göre revize edebilecek bir “Sol siyaset” Türkiye’ye stratejik katkılar sağlayacaktır. Hızla dejenere olan ulusal ve kültürel değerlerimizi koruyabilecek, çağdaşlaşmayı her zaman ön planda tutarken, tarihten bugüne gelen ulusal değerleri ve mirası koruyup geliştirecek ulusal/milli sol; barışçı bir “toplumsal konsolidasyon”a hizmet edecektir.

Siyaset ciddi bir iştir. Özellikle sol siyaset ciddi/bilimsel dayanakları olan bir iştir. Siyasi kimlik, ulusal gerçekler çerçevesinde belirlenmeden, bununla ilgili eğitimli ve de “imanlı” ciddi kadrolar oluşmadan ortaya çıkacak her oluşum, reddedilen eski kadar bile itibarlı olmayacaktır.

yazikonusu-analiz
BU YAZIYA GÖRÜŞ BİLDİR


   


Yarın imzalı yazılar dergiyi diğer yazılar yazarlarını bağlar.
Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Dergimiz basın ahlak ilkelerine uymayı taahüt eder. Yarın 2002 ©