Yeni
Türkiye, yerli/sahici projelerden doğacaktır
Erken
seçim, Türkiye’nin ufkunda göründü. Bize öyle
geliyor ki, iç bunalımlar ve dış belirsizlikler
bu haliyle sürdükçe, bir değil, ardı ardına birkaç
seçim yaşanacaktır. Kasım seçiminde (sürpriz olmazsa,
Türkiye, sürprizler ülkesi oldu ne yazık ki) taşlar
yerini bulmayacak, tersine daha fazlasını yerinden
oynatacak görünmektedir. Bugünkü halleriyle ne
siyasi partiler, ne sivil toplum, ne de devlet,
Türkiye’nin içine düştüğü hegemonya krizini çözecek
reçeteye sahip değil.
Türkiye’nin
tarihsel bunalımının temelinde “kendini bilmeme”
krizi yatmaktadır. Türkiye, kendini bilmediği
gibi, kendini arar da görünmemektedir. Dışarıda,
başkalarının kendi tarihsel-toplumsal var oluşları
için ürettiği düşünce veya yöntemlerin peşine
takılarak yön aramaya devam etmektedir. Öte yandan
her tarihsel dönemeçte bu yönelimleri de hüsranla
bitmektedir. Biz Yarın Dergisi olarak, başından
beri hiçbir ön ya da art koşul koymadan “kendine
dönme”, “kendini bilme” ve biz olarak, “kendimiz
üzerine düşünmenin” esas sorumluluğumuz olduğuna
inanmaktayız.
Düşünceler,
bakış açıları ve toplumsal felsefeler, siyasetlerin
üzerinden türetildiği ve uygulamalara esas teşkil
ettiği “anlam haritalarıdır”. Anlam haritalarından
mahrum ya da haritalarını kaybetmiş milletler,
tarihin büyük alt-üst oluşlarında meydana gelen
dev değişim dalgalarının içinde boğulur giderler.
Kamuoyuna karamsarlık aşılamak, umutları kırmak
istemeyiz. Dergimizi, “söz tükenmedi/umut yaşıyor”
diye çıkartmaktayız. Ama önümüzdeki tehlikenin
de farkına varalım. Millet ve devlet olarak tarihin
kader anlarından birinde daha pusulasız ve siyasetsiz
vaziyetteyiz. Biz kimiz, neyiz, nereden geliyor
ve nereye gidiyoruz? Halimizin bize söyledikleri
nedir, istikbalimizden ne bekliyoruz? Bu basit
görünen, fakat çok önemli olan soruları, toplumsal
etkileşim içinde ve ortak çabayla cevaplamalıyız!
İç
ve dış konjonktür “seri halinde” seçimler yapılmasına
ne kadar olanak tanır, bilinmez, fakat çağdaş
ve demokratik Türkiye’yi sağlam temellere oturtacak
sahici yenilenme ve değişme için millet iradesine
sürekli müracaat etmekten başka da yol yok. Yeni
Türkiye, sahte, iki yüzlü, laf kalabalığını proje
diye yutturan, ipi başkasının elinde “uğursuz
bünyeler”de değil, millet enerjisinin açığa çıkıp
harekete geçtiği paylaşımcı ve katılımcı demokratik
vasatlarda inşa edilecektir. Siluetler halinde
ortada dolaşan “değişimci” ve “yenilikçi” karikatürleri,
Türkiye’nin kendi küllerinden yeniden doğma isteğini,
bilerek ya da bilmeyerek boşa çıkartabilirler.
Bunlar, milletin yenilenme isteğinden sadece söz
ve rol çalmaktalar. Yenilenme talebini hayata
geçirecek ufuk, proje ve kadroları olmadığından
başka hesaplara kurban edebilirler.
Yeni
Türkiye’yi kuracak hareket, beslendiği millet
enerjisinin zenginliğine yaraşır biçimde çok sayıda
renk taşıyacak ve barındıracaktır. Tarih sahnesine
fırlayacak bir irade, Yeni Türkiye’yi ayağa düşmekten
de, ulaşılamayan “kızıl elma” olmaktan da kurtaracaktır.
Öyle anlaşılıyor ki kriz, daha da derinleşecek,
derinleştikçe de çözüm tomurcuklarını bağrında
filizlendirecektir.
Türkiye,
“düşüncesizlik” ve “siyasetsizliğin” ağır faturalarını
ödedi. Bu coğrafya, bu tarih ve bu halkın menbalarından
beslenen bin bir düşünce, bakış açısı ve yürekten
kopup gelen tartışmalar yeşertilmelidir. Bizi
toplumsal felaha taşıyacak ip uçlarını her birimiz
içimizde taşımaktayız. Düşünceler birbirini tanır
ve birbirilerine yol bulurlar. Ama “düşüncesizlik”
kör bir dövüş ya da “ele kulluk”tur.
Aklına,
beynine, insani yaratıcılığına güvenmeyen siyaset(sizlik)lerden
ne beklenebilir? Toplumsal yükselişin acı ve hüsranla
bittiği yakın tarihin deneyimleri hep akılda tutulmalıdır.
Bundan
sonra “kurtarıcı adaylarına”, “projen nedir ve
senin midir kardeşim?” diye sormalı, meseleye
bir de bu tarafından bakmalıyız.
|
|
|
|
ABD
2004 DEMOKRAT PARTİ BAŞKAN ADAYLARINDAN
LYNDON LAROUCHE
İÇİN YAZIY0R
|
|
|
|