|
-
Hiçbir
‘şairanelik’içermeyen bir anlatımla,
son derece etkileyici bir duyusal
atmosfer oluşturmaya yönelik yaratıcı
bir dil kullanımı. Dilbilimcilerin
‘dilin estetik işlevi’dedikleri bu
durum, Cemal Süreya’da ‘açıklayıcı’
değil ‘etkileyici anlatım’ın
başarıyla kullanılmasıyla ortaya çıkıyor.
|
|
|
Cemal Süreya’nın
şiirlerinde görülen günlük dilden alındığı
halde farklı bir tarz ve duyarlılıkta kullanılmış
kelimelerden oluşan yapısal özellik, seçilen üç şiir
için de geçerlidir. Süreya, örneğin Ece Ayhan gibi
günlük dilde pek kullanılmayan kelimelere başvurma,
hem de çok değişik anlamlar yükleyerek kullanma
yolunu seçmez. O daha çok herkesin kullandığı
kelimeleri değişik benzetmelerle bezeyerek, alışılmadık
bir biçimde yan yana getirerek okuruna sunar. O yüzden
de dili, okurunu, anlama çabaları içinde şiirle
cebelleşmek yerine, anlatılan lirik atmosferle
etkileme amacını güder. Bu durum, seçilen şiirler
arasında en rahat "Az Yaşadıksa da" adlı
şiirde görülebilir:
- Ben kibriti çaktığım zaman
- Her şey kırmızıydı yüzün
olarak
Cemal Süreya’nın bu dizelerinde anlaşılmayacak hiçbir
yan yoktur çünkü dizelerde yer alan bütün öğeler
günlük dilden alınmış ve günlük dildeki yapı-bağlam
ilişkisi içerisinde kullanılmıştır. Buna karşın,
dizeler okunduğunda zihinde oluşan imgenin etki yoğunluğu
çok yüksektir. Bunun nedeni, şiirin içindeki söz öğelerinin,
ses ve anlam gücü yüksek göstergelere dayanmasıdır.
Ustalıklı gösterge seçimi ve birleşimi, Cemal Süreya
şiirini, dilin kullanım türlerinden biri olarak değil,
neredeyse bütün dilsel olanakların gerçekleştiği
bir dil haline getirir.
- Ben sigaramı yaktığım zaman
- Çünkü her sigara bir
kelimedir
Yukarıdaki
dizelerde etkileyici imgenin oluşumuna katkı sağlayan
yönlerden biri de, şiirde pek sıkça başvurulmayan
mantıksal tanımlamanın yer alışıdır. Fakat bu tanımlama,
yine bütünüyle mantık kurallarına uyan, bu kuralları
gözeten bir yapıda değil, şairane bir yapıdadır.
Bu yüzden iki dize arasında kurallı bir bağ aramak
gereksizdir. Şairin amacı işe yarayacak, özdeyiş
olacak güzel ve anlamlı bütünlüğü olan bir söz söylemek
değil, yaratıcı bir benzetmeyle çarpıcı bir etki
oluşturmaktır.
Şair, zihninde
beliren imgeleri, çok değişik tasarım ve çağrışımlarla
farklı duygulanımlar elde etmek üzere kurgulayabilmiş;
değişik benzetme biçimleri ve yeni birleştirme
teknikleriyle özgün biçimlerde ifade edebilmiştir:
- Bir güvercin ben öldüğüm
zaman
- Nice hüzünlerden yaprak
yaprak
Şair bu şiirinde
günlük kullanımda yer almayan hiçbir kelimeye yer
vermediği halde, gerek kimi dizelerde anlatım kalıplarını,
(Çünkü her yüz ... ; Çünkü her sigara... ) kullanılan
zamanı (... çaktığım zaman; .... yaktığım zaman)
ve cümle yapısını, (Bu şiirin her dizesindeki cümle
yapısı birden çok kullanılmıştır.) kimileyin de bütün
bir dizeyi (Ben kibriti çaktığım zaman) tekrar
ederek, alışılmadık, beklenmedik bir etki gücü oluşturur.
Modern Türk şiirinin
en başta gelen özelliklerinden biri sayılan ve Melih
Cevdet Anday’ın "düzyazıdan yakasını kurtarmış
olmak" diye adlandırdığı durum, Cemal Süreya’nın
şiirlerinin önemli bir kısmında görülen bir husus
değildir. Bunun başlıca nedeni, Cemal Süreya şiirinde
narrativitenin (anlatısallık) temel bir özellik
olarak yer almasıdır.
Gerçi Cemal Süreya
şiiri, Türk şiirinin önemli yönlerinden biri olan
tarzda anlatısal değildir. Attila İlhan gibi birçok
Türk şairinde hakim bir rol oynayan anlatı havası,
Cemal Süreya’da biraz daha şiirin öteki öğeleriyle
birlikte şiire yedirilmiş bir tarzda işlenir fakat
buna karşın bütünüyle yok değildir. Bu anlatısal
hava, Cemal Süreya şiirini asla düzyazıya yaklaştırmaz.
Zaten düzyazı ile şiiri, ses veya düşünce özü
bakımından ya da düşünme yapısı açısından değil,
dil dizgesinin öğeleri arasında kurulu özel bağlantılar
yardımıyla birbirinden ayırırız. Bu ayrımda da düşünsel
öğelerin varlığına değil, ‘gösteren’ ile ‘gösterilen’
arasında kurulan özel bağlantı tipinin varlığına
ve özgünlüğüne başvururuz.
Anlatısal havasına
karşın Cemal Süreya şiirini düzyazıdan uzak tutan
başka bir yön de, şairin şiirlerinde şiir dilinin bütün
olanaklarını (uyak, ses yinelemeleri, ölçü, ritm
gibi) devreye sokarak yoğun bir düzeyde yakaladığı
müzikalitedir. Bu yön seçtiğim şiirler arasında en
kolaylıkla "Gül"de görülür:
- Gülün tam ortasında ağlıyorum
- Her akşam sokak ortasında öldükçe
- Önümü arkamı bilmiyorum
- Azaldığını duyup duyup
karanlıkta
‘Anlatısallık’
bağlamında Cemal Süreya’yı başkalarından ayıran
yön, şiirlerindeki iç ahenge anlatının, zaman zaman
hikaye havasının yedirilmiş olmasıdır. Zaten hem
Cemal Süreya’nın hem de bu üç şiirinin seçilmesinin
nedeni de budur: Hiçbir ‘şairanelik’ içermeyen
bir anlatımla, son derece etkileyici bir duyusal
atmosfer oluşturmaya yönelik yaratıcı bir dil kullanımı.
Dilbilimcilerin ‘dilin estetik işlevi’ dedikleri bu
durum, şairde ‘açıklayıcı’ değil ‘etkileyici
anlatım’ın başarıyla kullanılmasıyla ortaya çıkıyor.
Bu anlatımın da katkısıyla okuyucu, şiirde bir
anlatı yer alsa da, bu anlatının bütünü değil
ancak bir kısmı aktarıldığı için, anlatının
geri kalan bölümünü kendisi tamamlamak, kişisel
yaratıcılığını kullanmak zorunda kalır.
Aynı yaratıcılık,
şairin "Her akşam sokak ortasında öldükçe"
dizesinde kullandığı "öldükçe"
kelimesinin gerçek anlamıyla ‘ölüm’e işaret
etmediğini ya da "Önümü arkamı
bilmiyorum" dizesindeki ‘ön’ ve ‘arka’nın
yön bildirmenin ötesinde bir anlamı olduğunu
kavramakta da gereklidir. Burada okura düşen, şairin
dili kullanırken uyguladığı ‘kodlamayı’
kavraması ve tersine bir işlemle bir ‘kod çözme’ye
başvurmaktır.
Genel dilde bir
‘bildiri’, ‘sözcük’ adını verdiğimiz ‘gösterge’lerle
kodlanır. O dili bilen bir kimse, ‘aracı’ olan
dilden yararlanarak o bildiriyi çözer; böylelikle
anlatılanı algılar. Bu tür bir ‘bildirişim’de
anlatanın bildirisiyle o dili bilen anlayanın kavradığı,
normal şartlarda aynıdır. Bu durumda anlam bütünüyle
aktarılmış olur.
Fakat şiir
‘bildirimsel’ değil ‘çağrışımsal’ olduğu
için, şairin kullandığı dili ve şiirinde yer alan
sözcükleri bilmek, onu anlamak için yeterli değildir.
Günlük dilin öğelerini kullandığı halde şairin
yeni bileşimlerle
o öğelere yüklediği yeni anlamlar anlaşılmaya
çalışılmalı, ‘çağrıştırılan’ tasarımlar
kavranmalı, böylelikle de şairin amaçladığı coşku
ve duygulanımlara yakınlaşılmalıdır. Çünkü gündelik
dilin rahat kullanımının gözlemlendiği düzyazı
ile özel bir çağrışımsal iletişim görevi üstlenen
şiir, sözvarlığının öğeleri arasında kurulan
farklı bağlantılarla birbirlerinden ayrılır. Örneğin
şiir, mantık tarafından biçimlenmiş düşünceleri,
tanımlanmış kavramları ve basmakalıp duyguları değil,
tanımlanamayanı hedefler.
Kişiye özgü dil
kullanımı, bir şairi öteki insanlardan, hatta başka
şairlerden ayıran yöndür. Saussure’ün ‘parole’,
Chomsky’nin ‘performance’ terimiyle adlandırdığı
bireysel dil kullanımı, şairleri öteki bireylerden bütünüyle
ayırmakta; yepyeni benzetmeler, değişik bağdaştırmalar,
hiç kullanılmamış anlatım biçimleri, değişik
sessel kuruluşlar kurgulamaları nedeniyle şairler,
aynı sözcüklerle iş gördükleri halde günlük
dilin içinden yeni bir anlatım kalıbı çıkarabilmektedirler.
Cemal Süreya’nın "Fotoğraf" şiirine bu açıdan
bakıldığında, onun şiir dilinin, ‘dil içinde ayrı
bir dil’ kabul edilmesini sağlayan birçok yön görülür.
Örneğin "hüzünlü" ve "güzel"
kelimelerini birçok kez ve birkaç yerde birbirinin
yerine kullanmış:
- Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü
- ...
- Güzel anılar gibi güzel
- ...
- Güzel anılar gibi hüzünlü
- Hüzünlü şarkılar gibi güzel
Buna karşın,
okurda asla bir tekrar ve sıkıcılık havası
estirmez; tersine tekrarlarla büyülü ve gizemli bir
heyecan doğurur. Örneğin bu şiire bildirimsel açıdan
bakıldığında elde edilecek bir veri, neredeyse önemsizdir.
O yüzden de Doğan Aksan’ın da vurguladığı gibi
şiirsel iletişimin amacı, kişisel veya toplumsal bir
verinin birebir aktarılması değil, şiir sayesinde
‘alıcı’nın dünya ve toplumla olan ilgisini
otomatiklikten çıkararak değiştirmektir.
- Fotoğraf
-
- Durakta üç kişi
- Adam kadın ve çocuk
-
- Adamın elleri ceplerinde
- Kadın çocuğun elini
tutmuş
-
- Adam hüzünlü
- Hüzünlü şarkılar
gibi hüzünlü
-
- Kadın güzel
- Güzel anılar gibi güzel
-
- Çocuk
- Güzel anılar gibi hüzünlü
- Hüzünlü şarkılar
gibi güzel
-
- (Cemal Süreya, Uçurumda
Açan)
|
Gül
- Gülün tam ortasında ağlıyorum
- Her akşam sokak ortasında
öldükçe
- Önümü arkamı
bilmiyorum
- Azaldığını duyup
duyup karanlıkta
-
- Ellerini alıyorum sabaha
kadar seviyorum
- Ellerin beyaz tekrar
beyaz tekrar beyaz
- Ellerinin bu kadar beyaz
olmasından korkuyorum
- İstasyonda tiren oluyor
biraz
- Ben bazan istasyonu
bulamayan bir adamım
-
- Gülü alıyorum yüzüme
sürüyorum
- Her nasılsa sokağa düşmüş
- Kolumu kanadımı kırıyorum
- Bir kan oluyor bir kıyamet
bir çalgı
- Ve zurnanın ucunda
yepyeni bir çingene
-
- (Cemal Süreya, Üvercinka)
|
- Az Yaşadıksa
da
-
- Ben kibriti çaktığım
zaman
- Her şey kırmızıydı yüzün
olarak
- Ben kibriti çaktığım
zaman
- Çünkü her yüz bir
memlekettir
-
- Ben sigaramı yaktığım
zaman
- Çünkü her sigara bir
kelimedir
- Ben sigaramı yaktığım
zaman
- Güz günleriydi bir şarkı
olarak
-
- Bir güvercin ben öldüğüm
zaman
- Nice hüzünlerden yaprak
yaprak
- Bir güvercin ben öldüğüm
zaman
-
- (Cemal Süreya, Göçebe)
|
|