İçinde
bulunduğumuz, dört bir tarafımızdan kuşatıldığımız,
ancak kapsam ve yoğunluk itibariyle bir türlü tam olarak
netleştiremediğimiz bir ‘şey’ popüler kültür. Bir ‘şey’
çünkü; şekilsiz, içeriksiz, parçalı ve dağınık görünümleri
gibi, belirsiz ama belirsizliği bile netleşmeyen, kolaycı
ve popüler bir kullanım. Şekilsizleşip şeyleşen kültürün
kendisi gibi, eleştirisi de giderek popülerleşen, sınırları
ve niteliği ‘şey’leşen bir alan haline geldi. Popüler
kültür eleştirisi, bu kültürü üreten, yayan ve dolaşımında
önemli bir katkı payı olan medya araçları vasıtasıyla
hızlı bir popülerleşme sürecine girdi. Gazete ve dergi
sayfalarında, televizyon ve radyo yayınlarında gün geçmiyor
ki, bir popüler kültür eleştirisine rastlanılmasın.
Popüler kavramının üzerinde uzlaşılan hakim tanımı ‘halka
ait olan, halk tarafindan sevilen, beğenilen ve tüketilen’dir.
İngiliz entelektüel Stuart Hall, buna ‘ticari’ tanım
diyor. Popüler kavrami Hall’un adlandırdığı ‘ticari’
niteliğine bürünmeden evvel, Geç Ortaçağ ve öncesinde
sadece “halka ait” anlamına geliyordu. Burjuva demokrasilerinin
yükselmesi, popüler seçim özgürlüğüne dayanan meşruluk
iddiası ve bunun siyasal alanda ifadesi olan seçim süreciyle
birlikte popüler terimine yeni anlamlar yüklenerek,
terim ticari anlamına doğru evrildi. Prof. Ünsal Oskay’in
izinden gidersek; toplumun alt ve üst yapısında yaşanan
bu değişim ve popüler kültür oluşumunun sistem için
öneminin farkına varılması, egemen sınıfın gelişen-kalkınan
(progressive) kesimlerince bilinçli bir şekilde desteklenmesine
yol açtı. Sivil toplumun evrimine karşılık gelen bu
“kavramsal evrim” sonrasında popülerin egemen kullanımı,
popüler alandan kültürel alana yayıldı, egemen tanımı
yeni alanlara taşıyarak, yeni ifade biçimleri vererek,
toplumsal sistem için yeni dayanak rolü sağlayarak devam
etti. 19. yüzyıldan itibaren günümüze kadar uzanan zaman
diliminde hayatın her alanına yayılması ve etrafinda
bir ‘kültür’ün üretilmesiyle birlikte ‘popüler kültür’den
bahsedilir oldu.
“Halka ait” olan, içinde egemen ideolojiye ait izler
taşımasına rağmen egemenlere karşı direniş ögeleri de
taşıyan popüler kültür, günümüz dünyasında sisteme eklemlenmiş
olması, halkın ürettiğinden çok, halkın da içinde bulunduğu
üretim ve dolaşım mekanizmasından geçmesi nedeniyle
muhalif karakterini neredeyse kaybetti. Popüler kültür
artık bir kişi ya da grubun sahipliğini içermez. Herkesin
olmasa bile hemen hemen herkesindir. Kitle kültürü,
folk kültürü, medya kültürü gibi bir çok kültür öbegiyle
çakışan, ama sonuçta kendisi baskın çıkan popüler kültür,
özde gündelik yaşamın kültürüdür. Muğlak bir alanı kapsar,
toplumsal yapı ve güç ilişkileri içinde konumlanır.
Dar anlamıyla, emeğin gündelik olarak yeniden üretilmesinin
bir girdisi olarak eğlenmeyi içerir. Geniş anlamıyla,
belirli bir yaşam tarzının ideolojik olarak yeniden
üretilmesinin ön koşulunu sağlar. Korkmaz Alemdar ve
İrfan Erdoğan’ın altını çizdiği gibi popüler kültür,
egemen ideoloji tarafından özümlenebilir ögeler taşır.
Kitle iletişimi vasıtasıyla egemen toplumsal ve ekonomik
ilişkileri destekler, haklı çıkarır, sürüp gitmesine
yardımcı olur. Bu tür popüler kültür, ustalıkla planlanan
ve tatbik edilen kasıtlı bir girişimden (reklamlar,
sloganlar gibi) daha çok belli toplumların tarihsel
gelişmeleri sürecinde belli koşullarda ortaya çıkan
sistemsel bir oluşumdur. Popüler kültür, kökleri yerel
geleneklerde bulunan, geniş bir şekilde paylaşılan inançları,
pratikleri, nesneleri ve söylemleri içerir.
Popüler kültür eleştirisi, eş zamanlı olarak popüler
kültürün üretilmesi süreciyle başlar, bugüne değin hız
kesmeden devam eder. Eleştirilerde kitle kültürü eleştirileri
ile marksist popüler kültür eleştirilerinin önemli ölçüde
pay sahibi olduğu, daha doğrusu popüler kültüre ilişkin
olarak yapılan eleştirilerde bu iki yaklaşımın önemli
etkisi olduğu görülür. Ünsal Oskay, 25 yıl önce Walter
Benjamin’den hareketle yazdığı bir makalesinde kapitalist
sanayi toplumu bağlamında toplumsal ve kültürel değişimlere
dair bir analiz yaparak popüler kültürü toplumsal işlevi
aracılığıyla tanımlar ve devletin resmi kültürünün geri
çekilmesiyle ortada kalan boşluğun popüler kültür tarafindan
doldurulduğunu savlar. Popüler kültürün reel yaşamın
sürdürülmesinde fantazyayı tekrarlayarak kolaylaştırdığını,
başka tür yaşam olanaklarına kafa yorma gerekliliğini
ve hatta kabiliyetini ortadan kaldırdığını belirten
Oskay, popüler kültürün varolanı benimsemenin acı ve
utancını da “hafiflettiği”ni savunur. Erol Mutlu ise
popüler kültürü, işlevi üzerinden değerlendirmenin onu
içeriğe indirgeme olduğunu belirtiyor. Bu indirgemenin
günümüzde popüler kültürün içeriğinin önde gelen üretim
ve dağıtım kurumları ve kanalları olan medyaya indirgenmesine
yol açtığını söyleyerek, popüler kültür eleştirisinin
bu yolla esas olarak “medya eleştirisi”ne dönüştüğünü,
bunun ise bilakis sakıncalı olduğuna vurgu yapıyor.
‘BİZ
BİZE’ POPÜLER ELEŞTİRİ
Popüler kültür eleştirileri yoğun olarak 1980 ihtilali
sonrasında yapılmaya başlanır. Dönemin ciddi sorunlarıyla
ilgilenemeyen aydınlar, halkın rağbet ettiği bu yeni
kültürle yüzleşir, onu nitelemeye, eleştirmeye başlar.
Murat Belge, 1982’de Cumhuriyet gazetesindeki bir yazısında
“popüler kültür analizi veya eleştirisi yerine, hedefine
(yani popüler kültürün konusu olan yığınlara) ulaşamamaktadır”
saptamasını yapar. Erol Mutlu ise, Belge’nin saptamasını
bize; “Eleştiri Belge’ye göre ‘seçkin’ düzeyde yapılan
bir iştir ve bu düzeyde kotarılan bir işin seçkin olmayan
“kitle kültürü” tüketicisine ulaşması, ne kadar kaliteli
olursa olsun bu kültürle arasına neredeyse aşılmaz bir
mesafe koyduğu için, yani kimi popüler kültür ürünlerinin
imal edilip dağıtıldığı kanallar popüler kültür eleştirisine
kapalı olduğu için mümkün değildir” diye özetler. Mutlu,
Belge’nin tespitinden hareketle şöyle der: “Popüler
kültür analiz ve eleştirilerinin ‘popülerleşme imkanı
olmaması’ nedeniyle popüler kültür, olsa olsa bu konu
üzerine zaten düşünen bir kaç bin ‘seçkin’ kişinin malzemesi
haline gelir. Popüler kültür eleştirilerinin konu edinip
konuşulduğu çevrenin nispeten en azından entelektüel
ilgi bakımından türdeşliği, popüler kültür eleştirisini
bu çevrenin kendi içinde yaptıkları bir muhabbete dönüştürebilir.
Bu içe kapalı sohbet ister istemez dilsel ve düşünsel
içe kapalılığı, dolayısıyla kısırlığı beraberinde getirecektir.
Üstelik bu kesimden kimileri kendilerini popüler kanallarda
ifade etme imkanı bulduklarında da, bu kez popüler kültür
dünyasının mensuplarınca, belki tam da içe kapalı bir
çevrenin mensubu olduklarını ister istemez diliyle,
üslubuyla dışa vurduklari için, ayrı dünyaların insanları
muamelesine tabi tutulmaktadırlar. ”
KÜLTÜR NASIL POPÜLER OLUR?
Yaşamı değilse bile dili, söylemi ve duruşu, popüler
kültür mensuplarından farklı olduğu için ‘ayrı dünyaların
insani” muamelesine tabi tutulan popüler kültür eleştirmeni
akademisyenler, diğer alanlarda çalışan akademisyenlerin
aksine popüler kültür üretim ve yayım merkezleri konumundaki
medya tarafindan görmezden gelinerek dışarıda tutulur.
Popüler kültüre ait bir konunun tartışmaya açıldığı
programlarda “güzelleme korosu”yla birlikte stüdyoda,
sosyolojik analizler yaparak söz konusu popüler kültür
alanını eleştirecek uzman konukların bulundurulması,
yapılacak eleştirilerin tartışmayı açması, ilerletmesi
ve sağlıklı bir sonuca varılmasına katkıda bulunması
isteğinden çok, çıkış noktasına dönülmesine hizmet etmesi
içinmiş gibi gözüyor. Programın konuşma akışı, tartışmaktan
çok onaylamak, haklı çıkarmak, popüler kültür alanını
yaldızlayarak yeniden üretilmesine zemin hazırlamak
amacıyla yapıldığını düşündürüyor. Murat Belge’ye göre
‘seçkin’ düzeyde yapılan bir iş olan popüler kültür
eleştirisinin son yıllarda medyada yükselen bir oranda
yer buluyor olması, popüler kültür eleştirisinde yeni
bir döneme girildiğine işaret ediyor. Gazete sayfa ve
köşelerinin dar alanı, aceleci televizyonların kısıtlı
zamanlarında yapılan popüler kültür eleştirileri, medyanın
tahammül edemediği popüler kültür eleştirilerinden farklı
nitelikleriyle göze çarpıyor. Bu eleştirilerde dil tercihinin,
üst bir dil ve mesafe yerine gündelik konuşma diline
yakın bir dil olduğu fark ediliyor. Eleştiriler serzenişte
/ şikayette bulunmalar, hafif duygulanımlar şeklinde
seyrediyor. Bu sayede popüler kültür eleştirileri medyada
kolayca yer bulabiliyor. Yapılan eleştirileri ‘beyhude’likten
kurtaran ise eleştirilerin rahatsız etmeyen, herhangi
bir bedel ödemeyen / ödemesi beklenmeyen konformist
eleştiriler olmasında yatıyor.
ELEŞTİRİ
Mİ UYUŞTURMA MI?
Popüler kültür eleştirileri, her türlü olumsuzluğa rağmen
kabullenilen / kabullenilmek zorunda kalınan bir ekonomik,
toplumsal, siyasal sistem içinde yaşayan, ciddi bir
alternatif üretmekten aciz durumda olan / bırakılan
eğitimli toplum kesimlerinin, çaresizliğin ya da artık
kabullenilen ve teslim olunan reel yapıyla arasında
bir hoşnutsuzluk olduğunu hissetme, bu hissi diri tutma
ihtiyacını karşılıyor.
Konuya bilimsel disiplin içinde bakan profesyonel popüler
kültür eleştirmenlerinin, türdeşleri arasında akademik
dil ve yaklaşımından farklı olarak, bu seçkin gruba
dahil olmayan ama kendini onlardan biri gibi hissetmek
isteyen, konuşma diline yakın ‘anlaşılabilir’ bir dille
yazılanları okuyarak / izleyerek paylaşmak, konformist
eleştiricileri “Bu sistemin içindeyim ve ama bir parça
değilim. Eleştirebiliyorum” duygusuna yönlendirerek
rahatlatıyor. İlgi derecesi ne olursa olsun herkesi
küçük bir çıkış kapısı dahi bırakmaksızın kuşatan, toplumun
çıkış yolu arayan dinamik noktalarını oyalayıp eblehleştiren,
hazcı ve kaçışcı bir medya kültürü içinde kendine ayrıksı
bir alan açabilen bu tür “popüler popüler kültür eleştirileri”
muhatabını uyaran değil uyuşturan bir işleve hizmet
ediyor. Bu eleştiriler, reddedilse bile varolan sisteme
dahil ve sistemin bir parçası olmaktan duyduğumuz utanç
ve acıyı kısmen hafifleterek herbirimizi arındırıyor.
|