|
Osmanlı
asilzadeleri, saraylıları yerle yeksan
oldular. Her dönemin“yeni
zenginlerini” bir tarafa bırakalım,
cumhuriyet zenginleri üçüncü kuşağa
ancak merhaba dediler. Koçlar, Sabancılar
köyleriniterk edeli şunun şurasında
kaç yıl oldu ki Avrupalı asilzadelerlekıyaslayalım.
“Sosyete” de bundan muzdarip...
|
|
|
Sosyo-ekonomik
piramidin tepe noktasında duranlar; aristokratlar, asilzadeler,
soylular, burjuvazi ya da popüler deyişle sosyete...
Öykülerini kimi zaman hayranlıkla, kimi zaman öfkeyle
izlediğimiz ama sahip olduklarına öykündüğümüz kesim.
Sıradan insanlar olarak zenginler kulübü mensuplarının
yaşamlarını a’dan z’ye biliyoruz. Medya marifetiyle;
televoleler, klipsler, şamdanlar, pashalar aracılığıyla
evlerimize konuk oluyorlar, hem de özel hayatlarının
tüm sırlarıyla... Acaba?
Yoksa daha çok “gece gezenler kulübüyle” mi haşır neşiriz...
Renkli TV programlarının, reprenkli(!) magazinlerin
başköşesinde gezinenler piramidin zirvesindekiler mi
yoksa o zirvenin eteklerinde dolaşan “ünlü yüzler”mi?..
Büyük kentlerin anlı şanlı kulüplerinde boy gösterenler,
mankeninden futbolcusuna, reklamcısından türkücüsüne,
eski first lady’sine “sosyete” olarak sunuluyor. Eh
bizim gibi ülkelerin sosyetesi de böyle şekilleniyor.
Aristokrasi bizim topraklarımızdan geçmediğine göre...
Para ha bire el değiştirip gerçek anlamda bir burjuva
kültürü oluşturamadığına göre...
Osmanlı “asilzadeleri”, saraylıları yerle yeksan oldular.
Her dönemin “yeni zenginlerini” bir tarafa bırakalım,
cumhuriyet zenginleri üçüncü kuşağa ancak merhaba dediler.
Koçlar, Sabancılar köylerini terk edeli şunun şurasında
kaç yıl oldu ki Avrupalı asilzadelerle kıyaslayalım.
“Sosyete” de bundan muzdarip... Yoksa her evin başköşesinde
antikacılardan avuç avuç para karşılığı alınmış “paşa
dede” fotoğrafları niye asılı sanıyorsunuz... Köklerini
saraylılara atfetme ihtiyacının altında yatan ne?...
Cumhuriyetin hemen öncesinde, Osmanlı toplumunun sosyetesini
saraylılar, saray çevresinde yer alanlar, azınlıklar,
yüksek memurlar ve üst düzey askerler oluşturuyordu.
Hemen hepsi özel hocalar tarafından eğitilmiş, doğu-batı
senteziyle büyütülmüş, Fransızca konuşan seçkinler...
Asil kanlar mı? Onlar sarayda bile yok... Osmanlı sarayları
oradan buradan devşirilmiş cariyeden geçilmiyor...
Cumhuriyet
öncesi sosyal yaşam
Savaş yılları, kıtlık, sefalet kol geziyor. İstifçilik
ve karaborsa almış başını gidiyor. Yeni savaş zenginleri
doğuyor. Beyoğlu’nun balozlarında, müzikhollerinde ve
restoranlarında su gibi para harcayan savaş zenginleri
boy gösteriyor. Bir yanda müzikholler diğer yanda açlık
ve sefalet, bir tarafta yıkık dökük mahalleler diğer
tarafta ışıltılı konaklar, bir köşede dilenen sakat
kalmış savaş gazileri diğer köşede kantocuların, şarkıcıların
ve yabancı artistlerin ayağına dökülen paralar...
30 Ekim 1918... Osmanlı imparatorluğu mütareke istiyor...
Osmanlı’nın enkazı paylaşılacak. Galip devletlerin savaş
gemileri Dolmabahçe önünde. İstanbul işgal altında...
O yılları bir “saraylı” olarak yaşayan Kenize Murat
“Saraydan Sürgüne” adlı kitabında dönemin eğlence anlayışını
şöyle anlatıyor; “Hatice Sultan herkesin duyduğu genel
sıkıntıyı hafifletmek için bir hamam şenliği düzenlemeyi
tasarladı. Sultan tek bir şart koşmuştu. Kimse siyaset
konuşmayacak, kimse olan bitenden söz etmeyecekti. İşgal
kuvvetleri her daveti basacak değillerdi ya! Bu uğursuz
günlerde hiçbir şey olmamış gibi eğlenmek, bir çeşit
kafa tutmak, bir çeşit vatanseverlikti.
Sultan çekilen sıkıntılara rağmen, devletindeki eski
günler gibi dirlik, düzenlik, ve bolluk olmasını istemişti.
Davetlileri büyük holde 30 kadar genç ve yaşlı kalfa
karşıladı. Duvarlarda boy aynaları, önlerinde çiçekler
vardı ve cariyeler bu bölümde davetlilerin başlarından
gül yaprakları saçtılar. Halayıklar konukların saçlarını
sırma şeritlerle örüp başlarına tutturdular. Ellerine
altın işlemeli hamam takımlarını, peştamallarını, gümüş
hamam taslarını verdiler, ayaklarına da sedef kakmalı
nalınlarını geçirdiler.
Sultan kendilerini orta bölmede bekliyordu. Burada Arapların
içmekten hoşlandıkları ve enerji verdiği söylenen kâkuleli
kahvelerini içtiler. Her biri yanlarında altın veya
gümüş tuvalet takımlarını getirmişti. Birbirlerininkini
inceliyor, kıyaslıyor, birbirlerine övgüde bulunuyorlardı.
Bu davetler her gelinin çeyizinde bulunan ince işli
lavanta şişelerini, tarakları, fırçalıkları, allıkları,
saç tokalarını sergilemek için bulunmaz bir fırsattı.
Daha sonra hamama geçildi. Davetlilerin her birine iki
cariye ayrılmıştı. Keseleme, ağdalama, sabunlama, işlerinin
üstesinden bu cariyeler gelirdi”... Üst sınıfın eğlence
anlayışı dönemsel olarak değişse de semboller aynı kalıyor.
Bugün, Başlardan dökülen gül yaprakları hala gözde...
Lavanta şişesi de zenginliğin teşhirine vesile, Porche
da... Cariyenin yerini house kipper’lar almış, kalfalarsa
Filipinler’den ithal...
Cumhuriyet
zenginleri
doğuyor
1920’li yıllar... Cumhuriyet yeni ilan edilmiş. Başbakan
İsmet İnönü, TBMM Başkanı Fethi Okyar... Sermaye birikimi
yetersiz. Ticaret azınlıkların elinde.... Milli burjuvazinin
yaratılması an meselesi, özendirici önlemler alınmış.
Ticaret ya da müteahhitlik gibi alanlar birikim sağlamanın
en güvenilir yolu.
Saray’ı bir tarafa bırakırsak dönemin hatırı sayılır
sosyete mensupları arasında merkez Bankası’nın ilk müdürlerinden
Selahattin Çam, hayatını spora adayan ve Galatasaray
Kulübünün kurucusu olarak adı hala yaşatılan Ali Sami
Yen, Ali Şevket Berker, Büyükelçi Ali Haydar Aktay,
ünlü edebiyatçılar Ercüment Ekrem Talu, Hamdullah Suphi
Tanrıöver, Gazeteci Suphi Nuri İleri, Sermet Muhtar
Alus, Burhan Felek, Ressam Ali Rıza sayılabilir. Elbet
“Pasha”larda boy gösterip “Laila”larda dolaşmıyorlar...
Köşklerde toplanıp Türk Sanat Müziği terennüm ediyorlar
daha çok... Aralarında diplomasi mensupları olduğundan
“Evropa”yı da yakından takip ediyorlar.
Vehbi Koç henüz genç bir delikanlı. Babasından devraldığı
Koçzade Mustafa Rahmi firmasını Ahmet Vehbi’ye dönüştürüyor.
İmparatorluğunun temellerini ticaret, mümessillik ve
müteahhitlikle atacak. 1926’da Sadullah Efendi’nin kerimesi
Sadberk Hanım ile evde kıyılan nikahla dünya evine giriyor.
Bir hafta süren bir düğün de yapılıyor. Davetliler arasında
Ali Çetinkaya, Atatürk’ün silah arkadaşlarından Kılıç
Ali, Necip Ali, Dr. Raşit Galip Bey var... Riyaseti
cumhur Musiki Heyeti’nden Münir Nurettin Selçuk da güzel
şarkılarıyla renk katıyor düğüne.
Aynı yıllarda bir başka çift de Adana’da dünya evine
giriyor. Yıl 1928... Kayseri’den Adana’ya göçen Hacı
Ömer Sabancı, Sadıka Hanım ile oturuyor nikah masasına.
Derken balya basıp pamuk hamallığı yaparak geçimini
sağlayan Hacı Ömer Bey birikmiş 4000 lirasıyla ticarete
atılıyor.
Kantarcızade Hacı Şakir Bey’in oğlu Süleyman Ferit genç
bir eczacı olarak geleceğin devi Eczacıbaşı’nın temellerini
attığının henüz farkında değil. Şam kökenli Caferzadelerin
kızı Saffet Hanım ile evli. Oğlu Nejat’ı geleceğe hazırlıyor.
Nejat Eczacıbaşı İzmir Amerikan Koleji öğrencisi...
Tarsuslu Sadık Paşa (Sadık Eliyeşil) Karamehmetzade Hafız
Mehmet Bey (H. Mehmet Karamehmet) “Mavromati ve Şürekası
İplik Fabrikası”nı devralarak sanayicilik yolunda ilk
adımı atıyorlar. Bu adım aynı zamanda Çukurova Holding’e
giden yolun da öncüsü.
Komili Ailesi 1878’de başladıkları sabun üretimini sürdürüyor.
İpar ve Nemlizadeler İstanbul’un gözde aileleri. Şekerci
Hayri İpar şaşaalı bir hayat sürüyor. Nemlizadeler tütünde
kral. Selanik’ten gelen Kavalalar da tütün ihracatı
zenginleri arasına girmek üzereler. Bir başka Selanikli
aile Bezmenler...
Halil Ali Bezmen manifaturacı olarak ticarete atılarak
Sultanhamam’daki tekstil krallığını ele geçirmiş bile...
Hacı Osman Boyner, Beymen’in hayallerini kuruyor. Adana’da
Milli Mensucat’ın sahipleri Nuri Has ve Nuh Hacı Yazgan,
tekstille öne çıkıyorlar. Nakliyecilik alanında yıldız
olacak olan Bahattin Ulusoy oğlu Saffet’e aldığı otobüsle
Trabzon-Of seferlerine başlıyor. Zihni Güneri Güneri
Holding’in temellerini atmakla meşgul....
İthalat ve temsilcilik alanında bir numara olan Burla
Biraderler; Eli ve Gani Burla dönemin yıldızları. Bartınlı
Işık ailesi ticarete soyunuyor. Kuyumcu Niyazi Aytemiz
makine yağı ile iş dünyasında yerini alıyor. Daha sonra
akaryakıt ve tekstille büyüyecek... Emin Sazak birikim
sağlamakla meşgul.
Cumhuriyetin ilk dönemini ele aldığımız yazı burada bitiyor.
Önümüzdeki sayılarda 1920’lerden günümüze kadar her
dönemin ünlü isimlerini ailelerini ve onların serüvenlerini
anlatacağız. Aynı zamanda dönemlere göre sosyal hayatı
da...
|